Kategoriler: Etkinlik

Mammon uyudu

Web tarihinin iki dönüm noktası vardır: İlki, 1989’da Tim Berners-Lee’nin World Wide Web’i (WWW) icat etmesi, ikincisi de 1993’te “dünyanın ilk popüler tarayıcısı” Mosaic’in yayımlanması. Mosaic daha sonra Netscape adını alacak, fakat bir süre sonra Microsoft’un Internet Explorer’ı karşısında tutunamayarak tarihin sayfalarına gömülecekti. Ancak denebilir ki, web’i yaratan Tim Berners-Lee ise web’i kullanılabilir hâle getiren, yani âdeta ikinci kez yaratan da Mosaic’in yaratıcılarıdır.

Geçtiğimiz ay Mozilla Balkanlar Buluşması için Türkiye’yi temsilen Bulgaristan’ın başkenti Sofya’daydım. 1996’dan beri tarayıcılar üzerinde çalışan ve Mozilla’nın ilk çalışanı olan Chris Hoffman da aramızdaydı ve toplantı sırasında bize bir grafik gösterdi. Grafikte, Netspace’in çöküşüyle Internet Explorer 7’nin çıkışı arasında geçen, Internet Explorer’ın Pazar payının %100’e yakın olduğu bir dönem görülüyordu. Hoffman bu döneme “web’in karanlık çağı” diyor. Neden biliyor musunuz? Bu 6 yıllık süre içinde web dünyasında ve web teknolojilerinde hiçbir gelişme yaşanmıyor! Microsoft bu pazarı zaten elinde gördüğü için değişikliğe gerek görmüyor ve insanlar yıllar önceki tarayıcılarını kullanmaya devam etmek zorunda kalıyor.

Netscape’in acıklı hikâyesi, tarayıcıdan para kazanamayacağını anlayınca tarayıcısını açık kaynak kodlu hâle getirmesiyle son buluyor ve o kodlardan Mozilla projesi doğuyor. Mozilla projesindeki yenilikçi uzmanlar yeni bir tarayıcı üzerinde çalışmaya başlıyor ve 2002’de o tarayıcı yayımlanıyor. Mosaic’ten bu yana web’i yaratan ve web’i geliştiren insanların web’de hiçbir gelişme yaşanmamasını kullanıcılara hakaret olarak gördükleri için geliştirdikleri bu tarayıcının adı Firefox. İşte bu yüzden Mozilla, Firefox’a “felsefesi olan tarayıcı” diyor.

Firefox’un ilk amacı web’de yenilikçiliği ve gelişmeyi yeniden ateşlemekti ki bunu kısa sürede başardı. Artık Microsoft’un Internet Explorer’ı geliştirmesini zorunlu kılan başka alternatifleri de var. Chrome, Opera ve Safari bunların başlıcaları. Bunları geliştiren Google, Apple ve Opera Software’in üçü de ticari şirketler; Mozilla ise kâr amacı gütmeyen bir vakıf. Mozilla’nın temel misyonu daha iyi bir internet yaratmak; bunun için de web’i özgür, açık ve erişilebilir kılmak.

Peki sadece 400 çalışana sahip Mozilla, nasıl oluyor da Microsoft ve Google gibi devlere kafa tutabiliyor ve dünyanın en çok kullanılan ikinci tarayıcısı olabiliyor dersiniz? Yanıtı bulmak çok da zor değil: Mozilla’nın gücü, özgürlük için savaşan gönüllü süper kahramanlardan geliyor. Başka hangi şirket, dünyanın her tarafındaki kullanıcılarına “Sen resmî Mozilla Temsilcisisin.” diyerek ona ülkesinde Mozilla’yı temsil etme yetkisi verecek kadar güvenebilir? Hangi şirket, Twitter’da kullanıcı sorularını yanıtlayan gönüllülere Şahaneler Ordusu adını verebilir? Hangi tarayıcının kullanıcıları karşılık beklemeden o tarayıcının yardım belgelerini yazar?

Günümüzde web hiç kimsenin tekelinde değil. Web’deki içeriğin en büyük kısmını büyük şirketler değil, bizim gibi sıradan kullanıcılar oluşturuyor. Web siteleri biz tasarlıyor, yazıları biz yazıyoruz. Öyleyse web’i nasıl göreceğimize, web’i nasıl kullanacağımıza hiçbir şirket kısıtlama getirmemeli, bizim adımıza tercihler yapmamalı. İşte bu yüzden Firefox hem mevcut tarayıcılar arasında en çok özelleştirilebilen tarayıcı hem de yeni web teknolojilerini en kısa sürede benimseyen tarayıcı. Bu yüzdendir ki Firefox’un sloganlarından biri de şöyle: “Web’i siz yarattınız. Şimdi onu geri alma zamanı!”

Firefox’un kısa tarihçesini gizemli bir ağızdan duymak isterseniz, kutsal Mozilla Kitabı’na bakabilirsiniz. Bunun için Firefox’un adres çubuğuna about:mozilla yazmanız yeterli. Mozilla Kitabı’nda geçen dev hayvan, Mozilla dinozoru. Zenginlik tanrısı Mammon ise bilin bakalım kimi temsil ediyor?

Henüz yorum yok

Yorum yazın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir